Kılıçdaroğlu, Gaziantep’te: “Nurdağı’ndan Kortej Veriyorum.

Haber: MAHİR BAĞIŞ/ Müşteri: FATİH NAZIM EFE

CHP Umumi Başkanı, Budun İttifakı Cumhur Reisi adayı Kemal Kılıçdaroğlu; “Siyasi gidip zenginleşiyorsa, bilin ki malı götürüyordur. Malı götürmesine izin vermeyeceğim. Nurdağı’ndan hezel veriyorum. O 418 milyar doları sizin için alacağım, sizin üzere toplayacağım, sizin için getireceğim. Diyorlar ki, ‘nasıl alacaksın bu parayı, onlar gittiler.’ Dünyanın neresine giderlere gitsinler o parayı getireceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceğim. Cümle böyle bilsin” dedi. Kılıçdaroğlu, ayrıca; “Hep depremzede kardeşlerime; evi, dükkanı, ahırı, apartmanı yıkılan herkese, Nurdağı’ndan bayram veriyorum. Bu binaların ıcığı cıcığı yapılacak, ilkokul kuruş mal alınmayacak. Yıkılan kimin eviyse, ahırıysa, binasıysa tümü yapılacak anahtarı doğrulama edilecek, ilkokul kuruş servet alınmayacak” diyerek konuştu.

CHP Genel Başkanı ve Ulus İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Eksiksizlik Kılıçdaroğlu, sarsıntı bölgesi Gaziantep’te planlı “Ulus Buluşması” programına katıldı. CHP Kadro Başkanvekili Müstakil Özel, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından önce şunları söyledi:

“Bu saatler, CHP grubunun Ankara’de toplandığı ve Sayın Genel Başkanımızın, milletvekillerimize hitaben kadro toplantısını yaptığı saatler. Fakat Sayın Genel Başkanımızın 13. Cumhurbaşkanı yerine car edildiği ahit Meclis kürsüsünden grubumuza veda etmiş ve o dönem milletimize verdiği güya olduğu kabilinden, bugün milletin vekillerine değil milletin kendisine hitap etmek ve milletin kendisiyle koçuşmak amacıyla zaman Gaziantep’teyiz. Nurdağı’ndayız. Hepiniz alımlı çalımlı geldiniz. Bilindiği üzere 6 Gücük Ay tarihinde Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan’dahi ardından yaşanan deprem felaketiyle bugüne kadar açıklanan resmi rakamlara bakarak 50 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti. Nurdağı’nda bile yeniden resmi rakamlarla 2 bin kaybımız var. Milletimizin başı sağlıklı olsun, hepimizin başı esen olsun.

Ekip toplantılarımızda milletvekillerimiz oluyor. Yaşanan iri acıdan sonradan CHP grubunun tam milletvekilleri hareket bölgesinde evvel günden bugüne kadar fariza yaptılar. Zaman da halen Nurdağı’nda grubumuzdan 8 arkadaşımız görev yapmaktadır. Onlar bugün milletvekillerimizi olta ediyorlar. Burada Antalya ve İstanbul Büyükşehir Şehremaneti Başkanlarımız var. İlk günden bölgeden elini çekmeyen CHP’li belediyelerimizi katakulli ediyorlar. Fakat hem sayın Ekrem İmamoğlu’nun hem dahi sayın genel başkanımızın 14 Mayıs tarihinden sonra Nurdağı, Gaziantep’e ve Türkiye’ye verecekleri alelacayip hizmetler var. Yıkıldık, Nurdağı yıkıldı. 10 ilimiz yıkıldı, ekonomimiz yıkıldı, yetişek sistemimiz yıkıldı. 14 Mayıs’tan sonradan stabil benzeri Türkiye’yi inşa edecek olan Ulus İttifakı’nın Genel Başkanlarını, Cumhur Reisi yardımcılarımız Ekrem İmamoğlu’nu ve Mansur Yavaş’ı benzeri posta elan kardeş kardeş, nazikâne kucaklıyor 13’üncü Cumhurbaşkanı adayımız sayın Eksiksizlik Kılıçdaroğlu’nu kürsüye genişlik ediyorum.”

Kavim İttifakı Cumhur Reisi Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklaması şöyle:

“On Paralık endişe etmeyin, küçümseme verdim. Esasen bayram veriyorum: Bu ülkeye sevgiyi, bu ülkeye barışı, bu ülkeye hoşgörüyü, bu ülkeye kardeşliği, bu ülkede birlikte yaşamayı; yediden yetmişe beraber olmayı, ahi olmayı, tasada ve kıvançta bu arada olmayı tedarik etmek üzere yola çıktım. Hepinize kebir kalpgâh dolusu sadakat, utanmak sunuyorum. Arkadaşlarım başlarken yaşanan dramı anlattılar. Peki şişman bire bir dram yaşadık. 50 binin üzerinde resmi rakamlara bakarak birey kaybımız var. Nedeniyle hem yaraları bağışlamak hem sizlerle bu arada başlamak amacıyla zaman Nurdağı’ndayım. Aramızda mebus arkadaşlarım var, Belediye Başkanı arkadaşlarım var amma iki Büyükşehir Uray arkadaşımız de burada, Muhittin Böcü Antalya Büyükşehir Şehremaneti Başkanımız ve Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Uray Başkanımız. İkisine birlikte içtenlikle teşekkürname ederim.

“AYRIKSI YERLERDE DAHI YER SARSINTISI OLUYOR AMMA HİÇBİR ZAMAN 50 BİN KİŞİ HAYATINI KAYBETMİYOR”

Birazdan ayrıntılara gireceğim. Depremin ikinci haset buradaydım. Gelgel soğuktu, peşinden değişik illere gittim. Akşam saatlerinde, gecenin ilerleyici saatlerinde Hatay’a ulaşmıştık. Yaşanan tabloyu gördüm, dramı gördüm. Fert kayıplarını, soğukta enkazın altında küsurat insanları, kurtarmak amacıyla ceht harcayan insanları gördüm. Eli kolu sadık, kamu görevlilerini birlikte gördüm. Böyle tıpkı deprem mümkün mi? Mümkün. Amma bire bir şekliyle bizim gelişigüzel tür hazırlığı yapmamız lazım. Apayri yerlerde birlikte deprem oluyor. Ama tek devir 50 bin can hayatını kaybetmiyor. Binaların kuvvetli olması geçişsiz, kırık hatlarının bilinmesi geçişsiz. Ilkin planlanması geçişsiz, her soy alt yapının oluşturulması geçişsiz. Bilcümle bunlarla ilişkin biraz sonradan size az buçuk birlikte tafsilatlı bilgelik vereceğim.

“BU ARADA AYNI ŞARKILARI SÖYLEMENİN, AYNI TÜRKÜLERİ SÖYLEMENİN YOLUNU YORDAMINI TEDARIK ETMEK ZORUNDAYIZ”

Kızıl rüfeka, haddinden fazla zehir çekiyoruz. Emniyetli olun sizlerin çektiği acıyı Türkiye’birlikte hepimiz çekiyoruz. 85 milyon bir acıları yüreğimizde hissettik. Nedeniyle tasada ve kıvançta bu arada kalkışmak, el günlerde bu arada oluşmak, bahtiyar günlerimizde beraber gelmek hepimizi tıpkısı araya getiren özel ayrımsız duygudur. Bu duyguya biz ulus diyoruz. Millet olmanın, bire bir arada olmanın, gelişigüzel yaşamanın yer domuzuna taraflarından birisi de budur kızıl arkadaşlarım. Seçkin çocuğun karnının doyduğu bire bir Türkiye, gelişigüzel evde huzurun olduğu tıpkı Türkiye, esnafın bayındır ettiği, çiftçinin aldığı ürünün karşılığını ferah ferah satabildiği, evine akşam ezanı tarlada çalıştıktan sonra hayat süresince döndüğü, fabrikada müteharrik işçinin işini bitirdikten sonra evine dirlik ortamında döndüğü, bire bir ati beklentisi aynı umudu varsa, o umudu o hayali mübalağa etmek istediği tıpkısı Türkiye’yi ben de düşlüyorum. Hakeza ayrımsız Türkiye olsun istiyorum. Hiç kimesne hangi kimliğinden ötürü hangi inancından dolayı hangi dirim tarzından ötürü ötekileştirilmesin. Biz beraberiz, tıpkı milletiz. Tığ güçlüyüz; Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle hep bu arada olmalıyız. 85 milyon beraber olmalıyız. Tıpkı çocuğumuz açsa bilin kim 85 milyon açtır o dolaşma. Birimiz hastaysak bilin ki 85 milyonumuz o zaman hastadır. Zımnında beraber olmanın, alay malay olmanın, bu arada tıpkı şarkıları söylemenin, aynı türküleri söylemenin yolunu yordamını seçmek zorundayız.

Çok ayrıştık, çokça kutuplaştık. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Neden kutuplaşıyoruz, bozukluk ayrışıyoruz? Sonuçta akşam önümüze benzeri makat geliyor. Sabahleyin bir kahvaltımız var. İsteriz ki herkesin karnı doysun, isteriz kim seçme esas çocuğunu güler yüzle okula gönderebilsin. İsteriz kim gelişigüzel ana üniversiteye gönderdiği çocuğun mezun olduktan sonradan evire çevire benzeri hisse senedi sahibi olmasını beklesin ve bu emeli gerçekleşsin, yeryüzü şişman arzumuz budur, bunun olması geçişsiz. Bu olmadığı takdirde büyüyemiyoruz, gelişemiyoruz, avarelik sorununu çözemiyoruz. Dokuz Canlı çok sorunla cebelleşip duruyoruz. Bunları aşacağız, bu arada aşacağız, birlikte aşacağız. Bayram veriyorum beraber, alay malay hep sorunlarımızı aşacağız. Bunun sözünü veriyorum size…

“SARAYLARDA GÖZÜM YOK”

Saraylarda gözüm yok. Sizler gibi aylamak istiyorum, zaten sizler gibi yaşıyorum. Anca lüksle, şişman idealler falanca yok. Bireysel kendisine tek idealim namevcut amma bu toplumun ayağa kalkması lazım. Bu toplumun büyümesi geçişsiz, bu toplumun gelişmesi geçişsiz. Beribenzer ayrıntılarda boğulmaması lazım, iri ideallerin peşinde koşan bir Türkiye’yi fon ediyoruz. Ortadoğu’nun, Akdeniz’in sunma yaşayan ülkesi Türkiye mümkün. Önünde tek engel yok, siyaset kurumundan eksantrik tek engel namevcut. Tığ büyümek, gelişmek, istihdam görüntülemek, çabucak kendimiz için değil hep mazlum milletlere örnek olmak istiyoruz. Biz geliştikçe onlar üstelik gelişeceklerdir. Bizim el erki kültürümüz arttıkça onların dahi demokratlık kültürü artacaktır. Benzeri Milli Kurtuluş Savaşı’nda verdiğimiz savaş kadar… Milli Kurtuluş Savaşını verdik, bilcümle mazlum ülkeler da milli kurtuluş savaşını verdi. Tığ Cumhuriyetimizi kurduk bilcümle mazlum ülkeler da Cumhuriyetlerini kurdular. Onların gözü bizim üzerimizde, onlar Türkiye’ye bakıyorlar. Türkiye’nin büyümesine, gelişmesine bakıyorlar. Bunu bütün beraber sağlayacağız. Güveni sağlayacağız, huzuru sağlayacağız, sofralarda bereketi sağlayacağız, bunu fethetmek zorundayız ve siyasa kurumunun bölüt doğruları söylemesi geçişsiz. Politika kurumu halka doğruları söylemiyorsa halkla siyaset arasında kırıcı bir güvensizlik oluşur. Bugün siyasetçiye güvenilmiyorsa ana nedeni budur. Bakın yeknesak vereyim, Covid-19 oldu değil mi? Müstevli tıpkısı çor. Resmi rakamları açıklandı ’82 bin kişi hayatını kaybetmiş’ diye… Henüz bilahare Türkiye’bile ölenlerin sayısı açıklandı 200 bin fark ediyor arkadaşlar, 200 bin… Yeryüzü azından izin verin birlikte yasımızı tutalım, acımızı tutalım. Bunu üstelik haddinden fazla görenler var. O nedenle yeni bir Türkiye’yi başlatacağız. Bakir bire bir anlayışı başlatacağız.

“BİZ BU ARADA OLMANIN BİRLİKTE OLMANIN, ACILARI PAYLAŞMANIN VE BILAHARE DA MİLLET KENDISINE KUCAKLAŞMANIN YOLUNU BEĞENMEK İSTİYORUZ”

Tamam, acıyı yaşadık. Olur deprem oldu. Ben Gaziantep’e, Nurdağı’na Uray Başkanlarımızın yaptığı yardımları ezcümle aktarmak isterim. Antalya Büyükşehir Uray Başkanımız burada, 35 şalter, 70 personel, 54 tır insani müzaheret, 3 faal mutfak, 1 atak fırın, 2 bin 800 battaniye, 120 ısıtıcı vesaire gönderdi… Ankara Büyükşehir Belediyemiz, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz bile burada, 13 miftah, 87 personel, 13 tır insani arkalama malzemesi, 5 bin 500 battaniye ve takatli çokça yardım gönderildi buraya… ve tığ beraber olmanın alay malay olmanın, acıları paylaşmanın ve sonraları birlikte budun yerine kucaklaşmanın yolunu fayrap etmek istiyoruz kızıl arkadaşlarım.

Birey kaybı dışında maddi zayiat dahi var. Çatı, o dairelerde oturanlar, onların buzdolapları, onların mutfakları, onların koltukları sonuçta onların bütünü bulunmayan oldu. Ast bina, ekincilik, sanayi, fabrikalar onlar de ağız ağıza iri ayrımsız kısmı yok oldu. Balaban ayrımsız kısmı özellikle ahırlar ve hayvancılık yapanlar buradan iri zararlar gördüler. Beşeri resülmal yani erişmiş herif gücü deprem olduktan sonradan avukatı, mühendisi, mimarı herkes mahir başı, bütün bir anlamda sarsıntı bölgesini infirak etti. Bunun de büyük aynı acı olduğunu tefhim etmek isterim.

Depremde yıkılan ve okkalı, ılımlı hasarlı bina sayısı 817 bin 48. Belli Belirsiz hasarlı yapı sayısı 1 milyon 657 bin toplam 2 milyon 467 bin 84 yapı bir kısmı güçlendirilecek, diğerleri ağız ağıza yıkılacak eskimemiş binalar yapılacak. Meze verildi, dendi ki ‘size lahzada binalar yapacağız. Evi yıkılana binalarını yapacağız. 2 sene ödemesiz 20 yıl taksitle bu binaları size vereceğiz, satacağız.’ dediler. Ego Nurdağı’ndan bütün depremzede kardeşlerime evi, dükkanı, ahırı, apartmanı yıkılan herkese Nurdağı’ndan alay veriyorum, bu binaların ıcığı cıcığı yapılacak ilkokul kuruş mülk alınmayacak. Allah nasip boy bos, 15 Mayıs’tan sonradan göreceksiniz, geleceğiz. Sarayda oturmayacağız, geleceğiz ve göreceksiniz 15 Mayıs’tan bilahare yıkılan kimin eviyse, ahırıysa, binasıysa tümü yapılacak anahtarı konfirmasyon edilecek beş kuruş mülk alınmayacak. Illet? Bakın sevgili Nurdağılılar sevgili Antepliler, kızıl kardeşlerim Anayasa’yı okuyorum. Esas yön 57, ‘Heybet şehirlerin özelliklerini ve mekân şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır.’ Yani diyor kim, plan yapar, program yapar, meydan belirler, vatandaşın göz ihtiyacını karşılar. Ki? ‘Ululuk yapar bunu’ diyor.

Tıpkısı başka konuya geleyim, karı sahibi olan ve evi yıkılan vatandaşa iskandil etmek isterim… Bire Bir müteahhit geliyor, binayı yapıyor. Sizin o binadan ofis satın almanız ve tapuya gidip imza atmanız için 23 imzaya ihtiyaç var. Bu 23 imzanın hacısı hocası kamuya ilgili, tamamı… Diyelim kim temel taşı etüdü yapılacak jeoloji mühendisi imza kovmak zorunda, ‘buranın zemini mümkündür’ diyerek… Yine zemin etüdü amacıyla inşaat mühendisi, destek etüdü için jeofizik mühendisi gelip imza atacak. Mimarı var, harita mühendisi var, kent plancısı var, inşaat mühendisi, araba mühendisi, hayatiyet mühendisi… Hep bunlar kâffesi imzalıyorlar. 23 imza atılıyor, böylece dahi belediye izni veriyor. Diyor kim, ‘Bu bina sağlamdır, bu çatı depreme dayanıklıdır. Bilcümle tetkikat yapıldı, hepimiz imzamızı attık ve iş bitti.’ Siz da vatandaş adına gidiyorsunuz tapuya, müteahhite gidiyorsunuz anlaşıyorsunuz, diyorsunuz ki, ’23 imza atıldı. Bu bina kuvvetli ben bu binayı satın alacağım.’ Tek tıpkı imza atıyorsunuz tapudan, ‘bu binayı alıyorum’ diye niteleyerek… Sizin binayı alırken, devletin size verdiği garanti var. 23 imza var. Diyor ki, ‘bu çatı sağlamdır, deprem olursa akva.’ Siz birlikte yurttaş kendisine gidip alıyorsunuz. Sizin hiçbir kusurunuz bulunmayan. Hiçbir kabahatiniz namevcut. O zaman kusur kimdeyse parayı onun ödemesi lazım.

Geliyorum Kanunuesasi’ya yine, Kanunuesasi konu 125 7’nci ilişki şöyle diyor, ‘İdare, yani büyüklük zat gösteri ve işlemlerinden doğan zararı vermek zorundadır.’ Demin geldiler buraya, sizden helallik istediler. Öyle helallik olmaz. Helallik şöyle tamam, ego bu binaları size tek ecir almadan konfirmasyon ettiğimde o ant helallik isteyeceğim. Şöyle diyeceksiniz, ‘arkadaş ölenleri köylü getiremeyiz, eviniz yıkıldı biliyorum. Dükkanınız yıkıldı biliyorum, ahırınız yıkıldı biliyorum ama bütün bunların tamamını ego ihtişam olarak yapacağım, kusur bendeydi. 23 gönül imza attı bu imzaların hiçbirisi akıllıca değildi. Ego onlara anlayışsız dönüp hesabını soracağım. Ama sizin hiçbir kusurunuz, kabahatiniz yoktu. Siz gittiniz imza attınız ve tapudan aldınız. Ölenleri düşüncesiz getirmiyorum amma sizin evinizi, sizin dükkanınızı, sizin ahırınızı ilkokul kuruş almadan tasdik ediyorum. Deminden bana hakkınızı helal edin.’ O devir peki.

Demin burası tıpkı zamanda aynı tarım bölgesi, biliyorum Nurdağı’nın çiftçisi var, üreticisi var, hayvancılık yapanı var, diğerleri var. Bütün bunların tamamını değerlendirilmesi lazım altın arkadaşlarım. Dikici hiç iptila etmesin, ahırı yıkılan çiftçinin Esnaf Rejim Kooperatifi’ne, Tarım Cesaret Kooperatifi’ne ve bankalara olan kredilerini ve faizlerini tamamen sileceğiz. Depremden zarar gören esnafın ve çiftçinin bankalara olan kredi ve faizli borçların tamamını sileceğiz. Çünkü elhak beğenilmeyen ergin vaziyette… Illet sileceğiz? ya adamın dükkanı filhakika yıkılmış, alışveriş yapamıyor bu adam, dükkanı başına yıkılmış, yakınlarını kaybetmiş, bankaya ödeyecek parası yok, zaten işi de bulunmayan diyorsunuz kim bankaya ‘gel borcunu öde, nema var faizini öde’ nerede sosyal azamet? Içtimai kerem bu günler üzere var. Ati, ‘on paralık zül etme’ diyecek. ‘Senin faizini siliyorum, borcunu siliyorum, zararını ödüyorum kâfi kim sen dükkanını alacaksın üreteceksin. Cesamet senin yanında.’ diyeceğiz. Böylece devletin büyüklük olduğu, devletin vatandaşı koruduğu gerçeği ortaya eski evet.

“SİZDEN PARA İSTENDİĞİNDE DAVAYI RAHATLIKLA AÇABİLİRSİNİZ VE DAVAYI BIRLIKTE KAZANIRSINIZ. FAİZİYLE BERABER PARANIZI DE ALABİLİRSİNİZ”

Depremzedelere yapılacak konutlar için söyledim, yıkılan dükkanlar amacıyla söyledim, yıkılan ahırlar üzere söyledim, beş kuruş mülk almadan 20 taksit, 20 sene taksit, evet torunu bile borçlandırıyorlar. Elbet alacaksın? Barolarla konuştum, avukatlarla konuştum. Sizden servet istendiğinde davayı rahatlıkla açabilirsiniz ve davayı de kazanırsınız. Faiziyle bu arada paranızı üstelik alabilirsiniz. Tek endişe etmeyin. Celal, yükümlülüğünü adına ilam etmek zorundadır. Eğer bire bir kişinin binası yıkılmamışsa ama güçlendirilmesi gerekiyorsa bankadan başarısız faizli itimat verilecek ona, ‘al kardeşim binanı güçlendir’ diyecek. Onun mimarı, mühendisi bakacak ona, şunu üstelik yapacağız. O 23 imza atanlar vardı ya, ‘bina sağlamdır, çatı depreme dayanıklıdır’ diyerek imza atanlar var evet, kerem adına onlara döneceğiz ve onlardan bunun hesabını soracağız.

‘Yurttaş bu binayı alırken, bu daireyi alırken, bu dükkanı alırken siz ona mezar sattınız. Kat satmadınız, dükkan satmadınız’ diyeceğiz. Hesabını soracağız. Hesabını soracağız kim daha çok tıpkısı mühendis imza atarken neye imza attığını bilecek. Zahir imza attığını bile bilecek. Sorumluluğunu üstelik bilecek.

Fabrikaların de şişman tıpkısı kısmı elemansızlıktan çalışamıyor yahut yeteri büyüklüğünde çalışamıyor. İnsanlar kentleri terk ettiler. Sadece Hatay’dan Mersin’ giden depremzede sayısı 350 bin ayrıca 400 bin civarında olduğu söyleniyor. Bunların tıpkı, gelip oy kullanmaları geçişsiz. İki, orada mevcut fabrikaların ayrımsız şekliyle çalışması geçişsiz. Giden işçilerin ücretlerinden bu süre ortamında galiba bir süre, muhtemelen az buçuk dilimi zarfında asgari 2 yıl üzere alacak ve sigorta priminin alınmaması geçişsiz. Böylecene bunlar dönerken elan gani tıpkısı gelirle dönebilsinler. Elan ferah ayrımsız hayat standardı sağlayabilsinler. Orada daha bağan ecir alacağına zelzele bölgesinde elan faziletkâr aynı ücret almalarına imkan vermeliyiz. O antlaşma bu insanlar bu topraklara baştan dönüp baştan çalışmaya başlarlar. Entelektüellerin gidişi var, onların dahi gelmesi geçişsiz. Doktorunun, mimarının, mühendisinin onların dahi tıpkısı şekliyle buraya gelmesi lazım.

Ayriksi hangi yapacağız onu birlikte söyleyeyim, önüne gelen müteahhitlik yapıyor. Müteahhitliği kurala bağlayacağız. Bu işi yapıyor musun, yapmıyor musun? Bir diploması olması geçişsiz bunun, bire bir ahlakı olması bunun tıpkısı erdemi olması geçişsiz bunun. Her önüne mevrut müteahhitlik mi yapar ya? Bana kat yapıyor, sülale yapıyor ve ego orada yaşayacağım. Benim yaşayacağım evin güzel olması lazım. Depreme dayanıklı olması geçişsiz, yaşanabilir olması lazım. Kurallara akla yatkın olması geçişsiz. Bunun kurallarını getireceğiz, seçkin önüne mevrut müteahhitlik yapamayacak.

Müteahhitler için birlikte ‘sosyal yüklülük sigortası’ getireceğiz. Bakın doktor kusurlu ameliyat yaptığı devir manevi tazminat açıyorlar. ‘Yanlış operasyon yaptı.’ Yanlış yapı yapıyor, depreme çerden çöpten bina yapıyor kimsenin aynı molekül yaptığı namevcut. Onlar birlikte sigortalı olacak, yapı bile sigortalı olacak bunu müteahhit kendisi ödeyecek ve ayrımsız gravite zarfında eğer sorumluluğu doğarsa izzet onun payını oradan alacak. Seçkin binanın pekâlâ tıpkı kimliği olacak ve depreme dayanabilen binalar olacak. Yurttaş atılganlık ortamında gidecek, binasını satın algı. Afetle ilgilendiren kurumları baştan yapılandıracağız.

Bakın bir kıyamet oldu, Kızılay’ı aradık bulamadık. AFAD yeteri kadar olmadı. Çerge, insanlar soğuktan öldüler ve insanları enkazın altından çıkaracak kurtarma ekipleri yoktu. Kıbrıs’a gittim. Adıyaman’bile çokça sayıda çocuk benzeri otelin altında kaldı ve hayatını kaybetti. Kıbrıs’tan insanlar geldi o insanın başına ama otelin önünde, enkazın uğrunda enkazı kaldıracak kontrol istirdat ekipleri bulamadılar. O ailelerin dramını, anneleri dinleyerek gözyaşları ortamında bana nasıl anlattıklarını biliyorum. ‘Evladımızın sesi geliyor ama kurtaramıyoruz, arama istirdat ekipleri yoktu’ diyerek… Henüz buna analog çokça sayıda acıyı sizler bile yaşadınız, bizler bile bire bir şekliyle gördük ve dinledik. Buradan Türkiye’nin tıpkısı şekliyle çıkması lazım.

Şunu unutmayın, Türkiye kıvrak bire bir ülkedir. ‘Efendim, bunu yapacağız de para bulunmayan.’ E elhak yapılacak. 2 sene ödemesiz ne demek? Binayı yapıyorum, teyit ediyorum sana almak ki servet var. Türkiye varlıklı ülke, Türkiye’nin kaynakları var. Yeter ki bunları evcil yerinde ve akla yatkın kullanın, umum için kullanın… Sizin üzere kullanacağız. Ahali amacıyla kullanacağız. Hiç bulut etmeyin.

“POLİTİKACI GİDİP ZENGİNLEŞİYORSA, BİLİN Kİ MALI GÖTÜRÜYORDUR”

Siyasa yıpranmamış bir alana evrilmek zorunda, yöntem çıktı halkını erişmek zorunda. Politik Aktöre Kanunu’yla tıpkısı şekliyle elan kalifiye henüz ahlaki bire bir temele dayanan tıpkı Meclis’in yapısını bina etmek zorundayız. Bunu yapacağız. Altı önder küçümseme verdik. Millet İttifakı adına saraka verdik, ‘Siyasal Aktöre Kanunu’nu çıkaracağız’ diye niteleyerek… Bundan Sonra milletvekilleri münakasa peşinde onun peşinde bunun peşinde koşmasın. Koşanlar parlamentoda olmasınlar ve parlamentoda olan milletvekilleri halkını, milletini düşünsün. Tığ bunu üstelik yapacağız, on paralık endişe etmeyin. Ahlak üstüne değim konusunda inşa edilen aynı husus açacağız. Devletin dini adalettir. Adaletin olmadığı kerem çürümeye başlar. İnşallah adaleti üstelik liyakati bile bu ülkeye getireceğiz. Herkese ocumak duyacağız. Bizim kabilinden düşünmeyen insanlara birlikte aguş açacağız. Onlar da bizim vatandaşlarımız. Farklı düşünen insanları ötekileştiremeyeceğiz. Ayrımlı düşünen insanları düşman car etmeyeceğiz. Parçalanmamış tersine… Ki neyi düşünüyorsa adamlık için ne büyüklüğünde yarar varsa herkesi kucaklayacağız. Yeni benzeri mevzu yıpranmamış bire bir güzellik. Bu ülkede herhangi bir evladımız hayal ettiğini gerçekleştirsin istiyorum. Temas anne kızını, oğlunu üniversiteye gönderirken gözü arkada kalmasın isterim. ‘Hangi yurtta nerede kalacak?’ diye niteleyerek düşünmeyecek. Göreceksiniz, 1 yıl içinde o sorunu bile çözeceğiz.

Politika zenginleşme uzlaştırıcı değildir. Siyasi gidip zenginleşiyorsa, bilin ki malı götürüyordur. Malı götürmesine izin vermeyeceğim. Nurdağı’ndan bayram veriyorum. O 418 bilyon doları sizin için alacağım, sizin için toplayacağım, sizin amacıyla getireceğim. Diyorlar ki, ‘pekâlâ alacaksın bu parayı, onlar gittiler.’ Dünyanın neresine giderlere gitsinler o parayı getireceğim ve bu ülkeye getireceğim. Envestisman yapacağım. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceğim. Dizge böyle bilsin.”

Share: